Mudanya

Çok uzun bir zamandır, kendime verdiğim sözleri sonunda tutmuş olmanın keyfinin içindeyim, hadi gezeyim, hadi göreyim, farklı insanlar, farklı mekanlar ve sonunda çıktım yola, Eskişehir’e en yakın olacak yer Bursa’dayım.

İnegöl’de sadece köfte için durduktan sonra, hiç hız kesmeden, bir Ankaralı olarak, deniz aşkıyla, merkezde durmadan, hızla ilk denizi göreceğim yere; Mudanya’ya geçtim.

Mudanya’ya yaklaşırken, tepeden gördüğüm muhteşem deniz manzarası, en başta yola çıkmanın doğru karar olduğunu hissettirdi, Fatih Sultan Mehmet’ in Amasra’ya girerken söylediği; ” Çeşm-i Cihan ” ( dünyanın değerlisi), betimlemesini, tahminen benim girdiğim yerden Mudanya’ya girseydi, yine söylerdi. Bir anda bütün gözlerini, alabildiğine maviyle ve yeşille dolduran, muazzam bir manzara.

Hızla manzaranın bütün detaylarını inceleyebilmek için aşağı doğru indim, arabamı bir ara sokağa park edip, limana indim, ya gerçekten insanları hep bu kadar güleryüzlü ya da ben somurtan bir insanın enerjisini göremeyecek kadar yukardan titreşiyorum, herkes sevgi dolu, esnaf çok sıcak kanlı, tek gergin taraf denizdi, hiç bu derece kızgın, dalgalı bir deniz görmedim, dalgalar en az 4- 5 metre boyunda, kocaman tur gemilerini bile dengesini oynatıyordu, dalgakırana vurup metrelerce yükselen dalgalar, limanın doğal dekoru olmuş, yanında durmayı zorlaştırıyordu; ama biraz geriye gittiğinizde, balık restoranlarından gelen kokular, sokak müzisyenleri, kahkaha atarak yürüyen insanlar, o hırçınlığın sadece denize ait olduğunu gösteriyorlardı.

Çok küçük, kendine has, orda yaşamayan insanların huzur kaçamakları için geldikleri bir yer burası, benim de ihtiyacım olan şey tam olarak bu, faydalanabildiğim kadar huzurlanmak istiyorum, o yüzden tarihi, müzeleri şu an için en az ilgimi çeken şeyler.

İyot kokusuyla yürümeyi çok özlemişim, her o kokuyu içime çekişimde, çocukluğuma gidip, o yaşlardaki masumiyetime ait olmaya çalışıyorumo gözle etrafı görmeye çalışıyordum, insanın kendine ait olmadığı bir yerde, yeni seçimler yapması, kim olduğunu daha özgürleştirici bir şekilde değiştirmesi, beyan etmesi daha kolay oluyor, ben de bir anda o çocuk oluverdim, bu sefer daha da güçlü bir şekilde, o yola kendi başına çıkmış, onayını ebeveynlerinden değil, kendinden oluşturan bir şekilde, hem masum hem güçlü.

Bütün  yol; liman ve içerde kurulmuş pazarlar boyu çok keyifli bir yürüyüş yaptım, şansıma bir de şenlik varmış, şarkılar söyleyenler, halk oyunları oynayan insanlar, yarım daire oluşturmuş izleyen bir kalabalık, içeriği ilgimi hiç çekmese de, kalabalığın içinden biri olmak hoşuma gitmişti.

Uzunca bir ileri bir geri gittim, bir sürü fotoğraf çektim kendime hatıra olsun diye güzel bileklikler aldım ve şu an son çayımı içiyorum, oldukça yoruldum, sıra, gece olduğu için çok duramayacak olsam da, Gemlik’ te, sonra da çocukluğumun şehri; ” İstanbul ”. Hadi yolum açık olsun.

 

Yorum bırakın